23 Aralık 2014 Salı













 ‘’Gözlerini kapat. Yanında yatanın hayallerin olduğunu unutma. Güvendesin bu akşam. Gözlerini sadece güneşe aç’’ dedi ve ardından ayaklarını yalamamı istedi. Ben ise ayaklarından çok gözlerini yalamak istedim kadının. Kadın gözlerini kapadı. Benim gözlerim yoktu.  Ben gözlerimi açtım.

-Ölümden sonraki hayatım; yatağımdaki kurumuş sperm toplumsallaşması.

Uyandığımda ise kadın tarih çağlarını tek postada silmişti. O bir buluştu. Uyuşturucu gibiydi sanki, veya gezegenler. Ne fark eder ki. Ne kadar kötü var olmak. Sonsuz olmak varken.

Hayallerimi o gece tanıdım ben, insanlığımı yıkarak. Kadının beni öldürdüğünün farkına bile varmadan.

-Görme engelli insanların renkli bilinçaltıyım.

Benden öncekileri sikime bile takmadım. Yazının bulunuşu, peygamberler, o sikim savaşlarda milyonlarca insanın ölümü. Benim için ilk değil hep son olan önemlidir. İlki başlatmadım, son olmayı planlamıyorum.
Bir şiirin tamamlanamayan son kıtası gibi. Bir kadından daha seksi ve daha sonsuz gibi. Rüyalar gibi.


# Kadın gözlerini açtı sanat oldu. 

3 Ekim 2014 Cuma

 Merdivenleri çıkarken yaktığım sigaranın son sigaram olduğu bilmiyordum. Bu kadar zevk vereceğinide. Derin bir nefes aldım sigaramdan çiğerlerimi acıtana kadar. Son nefesimde tanrıya olan inancımı kaybedeceğimi düşünmezdim. Atladım.

 Ne kadar çok nefes alırsam o kadar uzaklaştım dünyanın yörüngesinden. Zaman ve uzunluk terimleri sikimde bile olmadı. Gözlerim görmüyordu sadece hissediyordum. Evet hissetmiştim! İnancım insanlığı sikiyordu.

SİKAMINIGİT!!!

14 Mart 2014 Cuma





Özgürlüğümü kaybediyorum yanınızda. Lanet ediyorum. Ben kuralları olmayan bir yaşamı kişiselleştirmek istiyorum.
İnsanlığı reddediyorum. Toprağa daha fazla yakıştırıyorum bedenimi. Gömülü bir kök olmak istiyorum mesela. Tüm gezegenlere uzana bilen. Özgürlüğümün tüm topraklar da yankılanması gerekli benim. Orta Afrika’da. Ukrayna’da. Türkiye’de.
15 yaşında bir çocuğun gözleri için filizleniyor bedenim. Bir çocuğun gözleri devrimdir. Bir çocuğun gülüşleri protesto. 

mazgal.blogspot.com.tr

19 Aralık 2013 Perşembe




 Çoğu insan daha temiz saçlarımdan. Saçlarım çok daha öncesinden dökülmeye başlamıştı bile. Siyah dememi yadırgayan insanları sevmiyordum. İnsanlık beyaz doğup siyah ölmeliydi benim gözümde. Gözlerim ve düşüncelerim artık renk değiştiriyordu. Deli olduğu düşünülen binlerce insanın var olduğunu bilmek az da olsa iyi gelmişti. Binlerce delinin katili olmuştum o saniye. Binlerce deli, organlarımı yerinden çıkartmaya yetiyordu. 
 Delilik binlerce sene öncesinde hafızamda yer etmiş bir olgu oldu. Deli olduğumu düşünmüyorum. Sadece delirmenin, insan hafızasında büyük devrimleri yaşamak olduğunu kabul ediyorum. Kadınlar ve tanrıları sayarsak hafızamda büyük kayıplar var sadece. Kendimin bir hiç olduğunu düşünüyorum. En azından düşünmenin, delirmekten daha kolay bir intihar biçimi olduğunu biliyorum. 
 Oda da asılı duran bir tablo sebep oldu deli dedikleri benliğime. Renkleri bile olmayan bir tablo. Her sabah bitmeyen iğrenç insanlar, her sabah umutsuzluk, her sabah yalan ve her sabah bir İstanbul. 

12 Kasım 2013 Salı





Sesim fazla detone oldu son zamanlar. Bunu ben söylemiyorum. Ben ölümü söylüyorum bu akşam. Yarınlarımız da savaş olsun diyorum mesela, sadece çocukların öldüğü. Bacağım da kopmalı savaş sırasında. Gözümden vurulmalıyım bence. Siperlerden korktuğu için çıkamayan insanlar savaşmalı. Bizim uçurtmaların savaş uçaklarını vurduğu bir savaş diyorum. Silahların sadece düşüncelere yönelik olduğu savaşlar. Nükleer beyinlerin var olduğu, var olurken bizi yaratan devrimlerin çömeldiği saatler. Barışın kanla kutlandığı savaşlardı bunlar.  Ölüler gömülürken toprağı hisseder mi dersin? Ben ölürsem gömülmek bile istemiyordum.
(Utanan ben mi olmalıydım savaşımda? Utanç duygumu insanlara her boşaldığımda kaybetmiştim oysaki. Sigaram da yoktu üstüne. Sanırım parmaklarımı kesip içmek daha cazip geldi.)

1 Kasım 2013 Cuma






Öldü beynim. Ruhu dolabıma saklandı, cesedi arka bahçelerde gömülüydü. Cinselliği denizdeydi, düşünceleri gökyüzünde, cahilliği gelecekte. Ama yıldızlar da hiçbir şeyi hatırlamıyordu. Ben ise kaçtım bir mülteci gemisiyle yaşayan insanlara doğru. Ciğerlerimle patlattım mayınları sınırlardan geçerken. Balıklar kan kustu, yosunlar siyah oldu. Çıplaklığımla uzandım kumlara. Kimseyi kurtaramayacak kadar korkağın biriydim.

İntiharları çok sevmezdim sorsan. Nefes almak ne zaman bu kadar değerli oldu insanların gözünde? Yoksa ben mi fazla yaşamıştım? Bilinmez.
Günaydın.

9 Ekim 2013 Çarşamba










Ben erkeklerin yüz karası oldum. Aslında 5 senelik insanken öldüm. Peygamber vardı ölü bedenimde, ama düşüncelerim hep ateistçe olmuştu. Çoğu günler tanrı da ölüydü aslında. Damarlarımda fahişe kanı vardı belki. Damarlarımı kestiğimde gözlerimi de kaybettim. Gözlerimin rengini insanlar anlayabilir belki ama sesimin rengini benden başkası çözemezdi. Fahişelerin gözleri hep bakire kalmıştı oysaki.

Ter akıyordu vücudundan, tuzlu da değildi aslında. Sen de deniz olmayı tercih etmiştin. Hayalimdeki gibi değildi. Hayallere de hep bacak arasından girdim. Pis bir denizdi, yüzümü jiletledi iğrenç dalgalar. Ölü bir kedi kadar yosun kokuyordu o gece güneş. Kedileri de hiç sevmezdim. Aslında bakarsan cenneti isteseydim yıldızları çoktan bitirirdim.